
InStyle Eylül sayısında yer alan Fahriye Evcen fotoğrafları çok hoşuma gitti. Aslında fotoğraflardan öte Fahriye Evcen 'in kendisini beğendim. Yaprak Dökümü zamanlarındaki kuzguni siyahlıktaki saçlarının rengini iyice açmış. Kestane ve bal rengi arası güzel bir ton tutturmuş. Aradaki gölgeler hoşuma gitti. Saç boyu kısalmış. Kalın ve simsiyah kaşları daha bir incelmiş ve rengi açılmış. Zaten yüz hatları çok güzel bir kadın. Ve bu birkaç değişiklikle yüzünün sert havası iyice yumuşamış ve harika olmuş.

Nedense bu kızcağızı sevmeyen ve özellikle kötülemek için fırsat kollayan bir kesim var. Biliyorum yine böyle mesajlar gelecektir. Giyim kuşam için ne derseniz kabulum ama bu kadına çirkin denmesini anlayabileceğimi sanmıyorum. Evet güzellik görecelidir ama çok beğenmezsiniz ya da eh işte dersiniz ya da tipim değil derseniz. Ama çirkin kelimesi olacak iş değil.

InStyle dergisindeki resimlerin hepsini beğendim. Özellikle tek resim olarak koyduğum saten Halston elbiseli resmine bayıldım. Güzel bir makyaj uygulanmış ve elbiselerin hepsi de çok yakışmış.
Biraz da yeni dizisini konuşalım. Dün gece bir dizi manyağı olarak elbette ki Yalancı Baharı kaçırmadım. Yanılmıyorsam dizide ki kıyafetleri Tuvana Büyükçınar 'dan. Beyaz straples elbise dışında giydiği hiçbir elbiseyi beğenmedim. Ama kıyafetler özellikle taşradan çıkıp zengin bir aileye gelin giden kız içinse gayet isabetli. Benim stylingde beğendiğim Cansel Elçin 'in kıyafetleri oldu. Bu adamın her giydiğini üstüne yakıştırmayı bilen apayrı bir havası var. Fiziksel değişimlerle yaşanan kılık kıyafet uyumu çok hoşuma gitti.
Biraz da konuya değineyim. Konu akıcı ve çok tanıdık. Benim en favori filmlerimden biri olan Talented Mr. Ripley 'den esintileri görmemek imkansız. Ama tabi bu film styling açısından da olağaüstü bir başarı örneğidir. Aynı oranda bir başarıyı diziden beklemek hayalcilik olur. Filmde ki kayık sahnesi müthiş bir gerilim yaşatırken Yalancı Bahar 'da ki sahnede gülesim geldi. O kadar kötü çekilmişti ki kızmak bile aklıma gelmedi. Elinde demir bir sopayla gelen adama hiç mi karşı koymak gelmez insanın aklına ?!! Avukat resmen kurbanlık koyun gibi yatıverdi ve gel beni öldür dedi. Nerde Dickie 'nin katledilmesi nerde Yalancı Bahar 'da ki yalancı sahne !
Mekan olarak Adnan Ziyagil 'in köşkünün kullanılması hoşuma gitmedi. O mekan Aşk-ı Memnu ile o denli ikonikleşti ki ne diye böyle bir risk alınır anlamadım doğrusu. Yatak odası sahnelerinde gözüm ister istemez Bihter 'in josephine koltuğunu aradı. Yemek masası sahnelerindeyse eminim sizinde gözleriniz benim gibi baş köşeye kurulan Firdevs 'i aramıştır :) Aşk-ı Memnu 'da ki dekor gerçek anlamda bir zenginliği ve ihtişamı yansıtırken Yalancı Bahar 'da ki dekor yanında Ikeavari kalmış. Sırf bu karşılaştırmalar yüzünden defalarca konudan kopuverdim.
Başarılı ve zengin koca rolü için Serkan Ercan çok hafif kalmış. Bir türlü o imajı oturtamadım üstüne.
Merve Sevi 'nin ne kendisini beğenirim ne de iyi rol yaptığını düşünürüm. Ama şımarık Müge karakterini güzel yansıttı. Beğendim.
Cansel Elçin 'in kendi sesini duymak tuhaf geldi. Hala fransız aksanından kurtulamamış ama beklediğimden çok daha iyi çıktı.
Kısacası o kadar çok yeni ve dikkat çekici diziler başlayacak ki Yalancı Bahar 'ın bunların arasında yer bulması kolay olmayacaktır. Bir kerelik olsun Yer Gök Aşk 'ımı feda ettim ama bir daha edermiyim emin değilim doğrusu.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder