28 Haziran 2011 Salı

LANVİN 'in Minik Canavarları ve Benim Kokoş Canavarım !

 


Lanvin 'in çocuk koleksiyonuna bayıldım. Çocukların moda sektöründe acımasızca kullanılmasına şiddetle karşı gelsem de resimlerin güzelliği ve şirinliğinden olsa gerek her resme dakikalarca hayranlıkla bakıyorum.

Çocukça masumiyet ve şirinlik bir kaç kare hariç hepsinde en damarından. Mesela şu koltuğa oturmuş kadınsı havada ki resme gıcık oldum. Ama diğerleri çok hoş. Elinde balon tutmuş gül kurusu renkli kabarık etek giyen kızı öpmekten morartabilirim :) Ve bu elbiseyi acilen almalıyım. Bir diğer favorimde kırmızı tütü etekli elbise..Model olarak kullanılan melez kız ise ayrı bir bomba. Enerjisini resimden çok öteye taşımış.



Bu vesileyle Ayçamın kokoşluk gelişiminide sizlerle paylaşayım. Hanımefendi henüz 21 aylık ama şimdiden ne giyeceğine ufaktan ufaktan seçmeye başladı. En sevdiği elbisesi İstinye Ralph Lauren 'den aldığım pembe elbisesi. Bazen kollu Gap t-shirtlerle giymek istiyor. Bazen de içine hiçbir şey istemiyor. Anacım o elbise şimdiden kaç kere yıkanmıştır bilmiyorum. Allahtan rengi solmadı henüz. Elbiseyi giydimi doğruca ayakkabı dolabına. Stride Rite 'ın çok renkli papişlerini seçiyor ve kendince giymeye çalışıyor. Bir de Gap 'ten aldığım etek uçları dantel beyaz bir elbisesi var. Bu 2 elbise değişik kombinasyonlarla haftanın 7 günü giyilmek isteniyor. Tabi ben delirmek üzereyim. Onca şey varken neden bu 2 tanesine takıldı anlaşılır iş değil.



Hanımefendi yatarken Petit Bateau 'dan aldığım lila renkli çiçekli şort ve bluzunu giymek istiyor. Ha öyle istiyor derken sanmayın efendi efendi istediğini. Tam manasıyla evde fırtına gibi esiyor. Sıkıysa hayır başka birşey giy deyin. Önce kendini sonra da tüm Zeynep bebeklerini falakaya yatırıyor :) Kesmezse arada bende kaynıyorum :)

Daha 15 aylıkken YSL marka çok sevdiğim bir rujumun kapağını açtı, çevirdi, ısırdı, bir parçasını yedi, beğenmedi ve gidip resmen çöpe attı :) Bir sonra ki ayda parlatıcımın kapağını açıp dudaklarını 333 misali öne doğru uzattı ve sürdü !

Her sabah ve akşam benim krem seanslarıma şahit olan yivriciğim şimdiden bir krem kurdu oldu bile. Eline hangi krem geçerse geçsin ustaca kapağı açılıyor ve Allah ne verdiyse tüm suratına sürüveriyor. Tabi arada tadınada bakılıyor :) Geçenlerde baktım ev mis gibi kokuyor. Oh bahar havası diye salakça sevinirken birden ampül dank diye yanıverdi. Bahar kokusu dediğim Chloé 'nin Love parfümü :) Hanımefendi açmayı denemiş. Başaramayıncada nasıl yaptı hala bilmiyorum şişeyi bir güzel kırıvermiş. 1 hafta oldu mutfağım şimdi bile mis gibi kokuyor :)

Bir de feci bir toka sevdalısı. Sabahları saçları tarandığında ne toka takacağına kendisi karar veriyor. Arada bir toka kutusunu boşaltıp kendi istediği gibi düzenlemeyi seviyor. Zeynep ve Selin bebeklerinin saçlarını özenle tarıyor sonra da tokalarından takıyor. Saçları lüle ve kıvırcık karışımı. Saçlarının uzun olduğunu ancak yıkandığında anlıyoruz. Tüm uzunluk kıvırcıklara gidiyor. Yakında Bonus kafa olabiliriz :) Normal tarak acıtmaya başladı ve bendeniz deli gibi perma tarağı arıyorum :)

En sevmediği aksesuarı bandana tarzı saç bantları. Yeni doğduğunda kulakları kepçe olmasın diye her daim takardım. Bir kulağının üstündeki kıvrıklık böylelikle yok oldu. Yeni bebişi olacaklara şiddetle tavsiye ederim. Feci sıkılmış ki bantları gördümü gözü dönüveriyor sinirinden :)

Banyo sonrası Kırkpınar güreşçileri gibi yağlanmaya bayılıyor. Özellikle bacakları yağlanırken sporculara yapılan kas gevşetme hareketleri favorisi. Tamam diyene kadar da yapmak zorundasınız yoksa canınıza okuyor :) Bu masaj işini çok büyük olasılıkla daha dünyaya gelmeden göbişimin içindeyken sevdi. Ben her çatlaklar için yağlandığımda göbeğimde resmen ters dönerdi keyiften.

Çocuk psikolokları genelde bu gibi süslenme püslenme işine ailenin karışmasını doğru bulmuyor. Aksine bir birey olarak gelişmesi adına bu tarz uçluklar yararlıymış. Özellikle 2,5 yaş sendromu denilen dönemde tüm anne ve babaların peygamber sabrına sahip olmalarını salık veriyorlar. Bizim korkulu dönem hızla yaklaşıyor. Allahtan rahat bir yapım vardır. Nasılsa işin telaş kısmını kocam fazlasıyla üstleniyor. Benim rahatlığıma inanamıyor ve her fırsatta laf sokuşturuyor :) Amaaaaan sağlığı iyi olduktan sonra gerisi boş. Neyi nasıl yapmak istiyorsa yapsın umurumda bile değil. Nasılsa buluğ çağında dersleriyle, ilk aşklarıyla bana bol bol anacığım ne kadar haklıymış dedirtecek. Ne gerek var şimdiden sinir harbi yaşamaya. Haksız mıyım ? :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder